
Sergi, ölüme yalnızca bir son olarak değil, yeni bir yolculuğun başlangıcı olarak bakan kültürlerin geçiş ritüellerini gözler önüne seriyor.
Küratör Richard Kunz, birçok kültürde ölümden sonraki yolculuğun tehlikelerle dolu olduğuna dikkat çekerek, «Hazırlık yapmadan bu yolculuk güvenli olmaz. Tıpkı Yunan mitolojisindeki Charon’a ödenmesi gereken madeni para gibi, bazı nesneler yanınızda bulunmalı» dedi.

Sergide, Bali’den Tibet’e, Gana’dan Çin’e uzanan farklı coğrafyalardan eserler yer alıyor. Çin’de ölenlerin ardından yakılan kâğıttan eşyalar, Tibet’in 49 günlük ölüm yolculuğunu anlatan «Bardo Thödol» (Tibet’in Ölüler Kitabı), Gana’nın renkli ahşap ev şeklindeki tabutları ve Kongo’nun cenaze maskeleri bunlardan sadece birkaçı.
Sergi, «Ölüm ve Yola Çıkış», «Yolda» ve «Varış ve Hatırlama» başlıkları altında düzenleniyor. Bu üç aşamalı anlatı, ölümün yalnızca bir kayıp değil, aynı zamanda toplumsal hafızayı ve yas sürecini şekillendiren bir geçiş olduğunu vurguluyor.
Kunz’a göre serginin asıl amacı, ölümü düşünmekten korkmamak: «Bu yolculuğun bilinmezliği, insanlara hem korku hem de umut verir. Kültürlerin ölüme dair farklı anlatıları, bizlere kendi son yolculuğumuzu hayal etme ve anlamlandırma imkânı sunuyor.»