“Le Jardin Des Roses”, Aylin Elçi’nin Cenevre’de yaşayan bir grup Bulgaristan kökenli kadının yaşamlarını uzun bir süre boyunca belgelemesiyle ortaya çıkmış bir çalışma. Göç ettikleri bu şehirde birbirini bularak küçük ama güçlü bir topluluk oluşturan bu kadınlar, her Pazar günü bir araya geliyor. Yeni bir ülkeye, dile ve kültüre uyum sağlama çabası içindeki bu kadınlar, hem birbirlerine tutunuyor hem de kendi yaşam alanlarını kendileri için daha tanıdık hale getiriyorlar.

Bu buluşmalar, sadece sosyalleşme amaçlı değil; aynı zamanda göçün görünmeyen yükünün hafiflediği, deneyimlerin paylaşıldığı, dayanışmanın filizlendiği anlara dönüşüyor. Kendi aralarında kullandıkları isimlendirmeler de bu aidiyet arayışının bir yansıması. Örneğin Parc des Bastions’ta buluştuklarında, parkın girişindeki dev satranç alanına atıfla buraya “Şah Park” diyorlar. Parc de la Grange içinse, içerisindeki büyüleyici gül bahçesini sahiplenircesine “Gül Bahçesi” adını kullanıyorlar. Bu isimler, hem yaşadıkları şehrin onlarda yarattığı duygusal karşılıkları hem de yeni hayatlarına kattıkları yaratıcı dokunuşları gösteriyor.

London School of Economics’te Medya ve Kalkınma alanında yüksek lisansını tamamlayan, Londra ve Paris’te fotoğrafçılık eğitimi alan Elçi, genç yaşına rağmen hem akademik hem sanatsal üretimiyle öne çıkan isimlerden biri.

Aylin Elçi, sergideki fotoğrafları küçük formatta sunmayı özellikle tercih ettiğini belirtiyor. Kendisine göre bu hikâyeler, izleyici tarafından yakından bakmayı, dikkatle izlemeyi, fotoğrafların içine doğru eğilmeyi gerektiriyor. Bu fiziksel yakınlık, izleyiciyi hem görsel hem duygusal bir tanıklığa davet ediyor. Elçi’nin kadrajında, bu kadınların kahkahaları, dayanıklılıkları, sessiz mücadeleleri ve kendi aralarında kurdukları dünya, büyük bir naiflik ve aynı zamanda güçlü bir gerçeklikle karşımıza çıkıyor.

Bu çalışma, Avrupa’daki göçmen kadınların gündelik yaşam deneyimlerine dair önemli bir sosyokültürel kayıt niteliğinde. Göçün istatistiklere sıkışmış soğuk yüzü, Elçi’nin fotoğraflarında sıcak, gerçek ve insani bir forma bürünüyor. Sergi, ziyaretçiyi hem toplumsal hafızanın kıyısında kalan hikâyelere bakmaya hem de şehirde fark edilmeden yanımızdan geçen hayatlara karşı daha duyarlı olmaya çağırıyor.

“Le Jardin Des Roses” sergisi, 28 Kasım’a kadar Carouge’daki Le Grain Gallery’de ziyaret edilebilir.
Göçmen kadınların dayanışma, uyum ve birlikte var olma mücadelesini gözler önüne seren bu özel sergi, kültürel çeşitliliğin ve görünmez hikâyelerin önemini bir kez daha hatırlatıyor.