
Avrupa’nın doğusunda savaş hâlâ sürüyor. Baltık ülkeleri sınırlarına yeniden mayın döşemeyi tartışıyor, AB 800 milyar euroyu savunmaya ayırıyor. Ve bu gelişmeler, İsviçre’yi de doğrudan etkiliyor. Çünkü artık sınırlar kâğıt üzerinde kalıyor, güvenlik ise ortak bir sorun hâline geliyor.
İsviçre, tarafsızlığıyla tanınır. Ancak Mäder’e göre bugün bu tarafsızlık, güvenliği tek başına garanti altına almaya yetmiyor. “İster NATO ister komşu ülkeler olsun, artık daha fazla iş birliği kaçınılmaz,” diyor. Çünkü İsviçre, bir kriz anında yalnız kalmak istemiyor ve buna hazırlık yapmak zorunda.
Bu kapsamda savunma harcamalarının artırılması ve 2032’ye kadar GSYİH’nin %1’inin orduya ayrılması planlanıyor. Ancak Mäder’e göre bu bile yeterli olmayabilir. Çünkü Avrupa’nın genelinde beklenti şu: İsviçre de artık sadece izleyen değil, katkı sunan olmalı.
Bu bağlamda, ABD’den sipariş edilen F-35 savaş uçakları da gündemde. Bazı siyasi partiler, Trump gibi liderlerin etkisiyle bu alımların yeniden gözden geçirilmesini istese de Mäder farklı düşünüyor: “F-35, Avrupa’nın ortak savunmasında kilit rol oynayacak. Uyum, teknoloji ve iş birliği açısından önemli bir araç olacak.”
Önümüzdeki yaz, İsviçre’nin yeni güvenlik stratejisi hazır olacak. Yıl sonunda Federal Hükümet tarafından onaylanıp parlamentoya sunulacak. Ancak şimdiden belli olan bir şey var: İsviçre artık daha fazla korunaklı duvarlar değil, daha güçlü bağlar kurmak zorunda.
Bu yeni dönem, sadece bir askeri dönüşüm değil. Aynı zamanda bir zihinsel değişim. Tarafsız kalmak, artık yalnız kalmak anlamına gelmemeli. Dünya değişirken, İsviçre de güvenliğini korumak için bu değişime ayak uydurmalı.