Haber Arama
Haber Yada Kategori Arayın...
İsviçre’nin karanlık geçmişi: Jenische ve Sinti halkına karşı işlenen suçlar
İsviçre, geçmişte Jenische ve Sinti topluluklarına yönelik uygulanan baskı politikalarıyla yüzleşiyor. 1926-1973 yılları arasında bu halkların çocukları ailelerinden zorla alındı, kültürel kimlikleri yok edilmeye çalışıldı ve birçok insan sistematik şekilde asimilasyona zorlandı.

Son yapılan bir hukuki değerlendirme, bu uygulamaların "insanlığa karşı suç" teşkil ettiğini ortaya koydu. Ancak, bu eylemler "soykırım" olarak değerlendirilmiyor.

Bu haber dosyasında, İsviçre’nin Jenische ve Sinti halkına yönelik tarihsel politikalarını, bu sürecin mağdurlar üzerindeki etkilerini ve devletin bugün geldiği noktayı detaylı bir şekilde inceliyoruz.

Jenische ve Sinti halklarına yönelik zorbalık: Bir halkın kimliği nasıl silinmek istendi?

İsviçre’nin az bilinen ancak derin yaralar bırakan tarihi uygulamalarından biri, "Landstrasse Çocukları Yardım Programı" adı altında yürütülen politikalar oldu. Bu program kapsamında, yaklaşık 600 çocuk zorla ailelerinden koparıldı ve devlet eliyle yetimhanelere, yatılı okullara ya da bilinçli olarak asimilasyona uğramaları için İsviçreli ailelere yerleştirildi.

Toplumun geri kalanından izole edilen bu çocuklar, kimliklerinden koparıldı, dillerini ve geleneklerini unutmaya zorlandı. İsviçreli yetkililer bu politikayı "gezgin hayat tarzını sona erdirmek" amacıyla yürüttüklerini açıklarken, birçok çocuğun ağır istismara uğradığı ve zorlu çalışma koşullarına maruz bırakıldığı da belgelerle ortaya çıktı.

Ancak mesele yalnızca çocuklarla sınırlı kalmadı. Zorla yerleştirilen çocuklar büyüdüğünde de baskı devam etti. Bazıları zorla kısırlaştırıldı, evlilik yasaklarıyla karşılaştı ve devlet gözetiminde tutuldu. Bu uygulamalar, bir halkın kültürel varlığını bilinçli şekilde yok etmeye yönelik bir politika olarak yorumlandı.

İsviçre Devleti’nin Sorumluluğu: "Bu Bir İnsanlık Suçudur"

Geçmişte bu politikalar hakkında devlet yetkilileri sessiz kalırken, 2013 yılında İsviçre hükümeti resmi bir özür dileyerek sürecin kurbanlarını tanıdı. Ancak, mağdurların talepleri bununla sınırlı değildi. 2021 yılında Jenische topluluğu, bu eylemlerin "soykırım" olarak tanınmasını talep etti.

Bu talep üzerine İsviçre Federal Konseyi tarafından bağımsız bir hukuki inceleme yapıldı. 2025 yılında yayımlanan bu rapora göre:

  • Jenische ve Sinti halkına uygulanan politikalar insanlığa karşı suç kapsamına giriyor.
  • Ancak, uluslararası hukuk açısından bu olaylar "soykırım" olarak değerlendirilmiyor.
  • Devlet, bu olayların sorumluluğunu kabul etmeli ve geçmişle yüzleşmeye devam etmeli.

İsviçre hükümeti, geçmişin gölgeleriyle yüzleşmenin henüz tamamlanmadığını kabul etti ve mağdur topluluklarla birlikte geçmişin daha fazla incelenmesi ve gerekirse ek adımlar atılması için 2025 yılı sonuna kadar bir değerlendirme süreci başlattığını duyurdu.

Devletin rolü: Bu suçlar nasıl mümkün oldu?

Bu insanlık suçları, sadece bireysel kararlarla değil, devlet destekli politikalarla mümkün hale geldi.

  • İsviçre devleti, bu baskıcı politikaları yürütmek için Pro Juventute gibi vakıflarla iş birliği yaptı.
  • Devletin yetkili organları, bu çocukların ailelerinden alınmasını destekledi ve asimilasyon sürecini yönetti.
  • Bazı kurumlar, toplulukların kimliklerini bilinçli şekilde yok etmek için "uyum programları" oluşturdu.

Tüm bu adımlar, devletin aktif rolü olmadan gerçekleştirilemeyecek politikalar olarak değerlendirildi.

Adalet için daha fazlası gerekli mi?

İsviçre devleti, mağdurlar için daha önce bazı tazminatlar ve rehabilitasyon programları başlattı. Ancak mağdurlar, bunun yeterli olmadığını düşünüyor. Özellikle Jenische ve Sinti toplulukları, "soykırım" ifadesinin kullanılmasını ve geçmişle daha kapsamlı bir yüzleşme yapılmasını istiyor.

Bu süreçte mağdurlar için psikolojik destek, kültürel kimliklerinin korunması ve genç nesillere yönelik eğitim programlarının artırılması gibi ek adımların atılması da talep ediliyor.

Sonuç: Geçmişi unutmamak, geleceği korumak

İsviçre’nin Jenische ve Sinti halklarına karşı işlediği suçlar, yalnızca geçmişin bir meselesi değil, bugün hâlâ etkilerini hissettiren bir travma.

Bu olaylardan ders çıkarılması, yalnızca Jenische ve Sinti topluluklarının haklarının korunması için değil, İsviçre’nin geçmiş hatalarını tekrarlamaması ve toplumda daha adil bir sistemin oluşturulması için de hayati önem taşıyor.

Mağdurlar, adaletin sağlanması için daha fazla adım atılması gerektiğini vurgularken, İsviçre devleti de geçmişiyle yüzleşmeye devam etmek zorunda.

Jenische ve Sinti halklarının hikayesi 

Jenische ve Sinti halkları, Avrupa’nın yüzyıllardır var olan, ancak tarih boyunca baskılara maruz kalan göçebe topluluklarıdır.

  • Jenische halkı, çoğunlukla Almanca konuşan, ağırlıklı olarak İsviçre, Almanya, Fransa ve Avusturya’da yaşayan göçebe bir topluluktur. Kökleri Orta Çağ’a kadar uzanır ve bu halk, geleneksel olarak seyyar ticaretle, el sanatlarıyla ve müzikle uğraşmıştır. Jenische topluluğu, Avrupa’nın yerleşik toplumlarıyla iç içe yaşamış, ancak kültürel kimliğini koruyarak göçebe bir yaşam tarzını sürdürmüştür.
  • Sinti halkı, Avrupa’daki Roman topluluğunun bir alt grubu olarak kabul edilir. Çoğunlukla Almanya, İsviçre, Fransa, Hollanda ve İtalya’da yaşayan Sinti’ler, geleneksel olarak müzik, eğlence ve el sanatlarıyla tanınırlar. 20. yüzyıl boyunca, özellikle Nazi döneminde büyük bir soykırıma uğramış ve Holokost’ta ağır kayıplar vermişlerdir.

Her iki topluluk da tarih boyunca dışlanmış, sistematik baskıya uğramış ve asimilasyona zorlanmıştır. Özellikle İsviçre’de 1926-1973 yılları arasında yürütülen politikalar, bu halkların kültürel kimliğini yok etmeye yönelik en acımasız uygulamalardan biri olarak tarihe geçmiştir.

Reklam Banner
Reklam Banner
Reklam Banner
Reklam Banner
Diğer Haberler
Yükleniyor
Yükleniyor
2025
Pusula Swiss – Tüm hakları saklıdır.
Özel Haber
Etkinlik
Anasayfa
Yazarlar
Video