
Zürih Uygulamalı Bilimler Üniversitesi'nde görev yapan Kriminoloji Profesörü Dirk Baier’in yürüttüğü araştırmaya göre, 2018 yılında %19,3 olan bıçak taşıma oranı, 2022 itibarıyla %20,6’ya yükseldi. Baier, özellikle sosyoekonomik ve eğitim açısından dezavantajlı bölgelerde bu eğilimin daha belirgin olduğuna dikkat çekiyor.
Araştırmada, geleneksel erkeklik normlarının ve arkadaş gruplarının oluşturduğu sosyal baskının, gençlerin kendilerini ispatlamak adına şiddete başvurmasına neden olduğu ifade ediliyor. Özellikle 11 ila 14 yaş arasındaki genç erkeklerde bıçak taşımanın bir güç göstergesi olarak algılandığı vurgulanıyor.
Uzmanlara göre, toplumsal cinsiyet kalıplarının da bu süreci beslediği belirtiliyor. “Erkek ağlamaz”, “güçlü olmalısın” gibi kalıplaşmış mesajlar, gençlerin duygularını bastırmasına ve şiddetle kendini ifade etmeye yönelmesine yol açabiliyor. Bu durum, toksik erkeklik olarak tanımlanan toplumsal yapının gençler üzerindeki etkisini gözler önüne seriyor.
Bununla birlikte biyolojik etkenlerin de göz ardı edilemeyeceği belirtiliyor. Erkeklerin, hormonal ve nörolojik farklılıklar sebebiyle saldırganlığa daha yatkın olabileceği ifade ediliyor. Ancak uzmanlar, bu eğilimlerin sosyal çevre ve eğitimle şekillendiğinin de altını çiziyor.
Şiddetin önlenmesi için önerilen çözüm yolları arasında okullarda şiddet farkındalığını artıracak eğitim programlarının uygulanması, gençlerin empati ve öz denetim becerilerinin geliştirilmesi ve bıçak gibi tehlikeli aletlerin erişiminin kısıtlanması yer alıyor. Ayrıca, ebeveynlerin çocuklarıyla daha fazla iletişim kurmaları ve onların duygusal ihtiyaçlarını fark etmeleri de büyük önem taşıyor.
İsviçre genelinde artan bu eğilimin, yalnızca güvenlik önlemleriyle değil, uzun vadeli toplumsal değişimlerle önlenebileceği görüşü öne çıkıyor.