
EFK raporunda, F-35A alımında sabit fiyat güvencesi olmadığı, yani sözleşmedeki fiyatların hukuken bağlayıcı bir üst sınır oluşturmadığı belirtilmişti. Ancak Federal Hükümet, bu yıl haziran ayında yaptığı açıklamada, ABD ile yapılan sabit fiyat anlaşmasının aslında bir yanlış anlamaya dayandığını kabul etti.
EFK: “Yaptırıma değil, ikna gücüne inanıyoruz”
EFK Direktörü Pascal Stirnimann, kurumlarının herhangi bir yaptırım gücü olmadığını ve bunu gerekli de görmediklerini belirtti. "Amacımız, önerilerimizle ikna etmek. Ve çoğu zaman bu öneriler kabul ediliyor." dedi.
Siyaset Ne Diyor?
SVP’li (sağ) milletvekili Lars Guggisberg ise EFK’nın görev tanımının dışına çıkmaması gerektiğini savunarak, “Yaptırım yetkisi yok, olmamalı da. Çünkü yürütmenin görevini üstlenemez.” yorumunu yaptı.
SP’li (sol) David Roth da benzer şekilde EFK'nın görev alanının siyasi kararlarla karıştırılmaması gerektiğini savundu. Roth, “Halk hizmetlerini maliyet azaltma gerekçesiyle kesip kesmeme kararı siyasetin sorumluluğundadır, EFK'nın değil.” dedi.
Sonuç: Etki büyük, yetki sınırlı
Hem sol hem sağ kanat, EFK’nın önemli bir denetim kurumu olduğunu kabul ediyor; ancak siyasi karar süreçlerine müdahil olacak kadar yetkilendirilmesine karşı çıkıyor. Bu da, F-35 örneğinde olduğu gibi, gelecekte de EFK’nın uyarılarının dikkate alınmaması riskini sürdürüyor.