
Uzmanlar, İsviçre’deki sistemin her ülke için uygun bir model olmadığına dikkat çekiyor.
Yavaş ama İstikrarlı Bir Sistem
Yazar Christian Walther’in kaleme aldığı analizde, İsviçre demokrasisinin “trafiği yoğun olmayan ama güvenli bir yol” gibi işlediği vurgulanıyor. Bu sistemin halkı sıkça söz sahibi yaptığı, ancak aynı zamanda süreçleri yavaşlattığı ve bazı durumlarda halkın ilgisizliği nedeniyle düşük katılım oranlarıyla karşı karşıya kaldığı ifade ediliyor. İsviçreli yazar Jonas Lüscher, Almanya’da vatandaşlık aldıktan sonra, “Alışkın olmadığım bir şekilde siyasetten uzun süre hiçbir soru gelmedi” diyerek, doğrudan demokrasinin bireyi aktif kıldığını söylüyor.
Katılım Oranı ve Politik Bilinç
Doğrudan demokrasinin halkın politik bilincini artırdığı, birçok akademik çalışmayla da destekleniyor. Ancak yapılan halk oylamalarına katılım oranları çoğunlukla %35 ila %50 arasında seyrediyor. Tarihçi Oliver Zimmer, “Bir vatandaş olarak her seferinde şu soruyu sorarım: Bu konu benim için önemli mi?” diyerek, halkın katılımının seçici olduğunu fakat bu durumun sistemin genel meşruiyetine zarar vermediğini belirtiyor.
İnisiyatiflerin Gücü ve Riskleri
İsviçre’de halk inisiyatifleri, anayasa düzeyinde değişiklik teklif etmeye olanak sağlıyor. Bu süreç her ne kadar demokratik bir güç aracı olsa da, popülist amaçlarla da kullanılabiliyor. Örneğin, 2009’da İsviçre Halk Partisi’nin (SVP) başlattığı ve minare inşasının yasaklanmasını öngören inisiyatif, kamuoyunda büyük tartışma yaratmıştı. Ülkede sadece üç minare bulunmasına rağmen halk oylamasında teklif kabul edildi ve anayasaya eklendi.
Diğer Ülkelerde Uygulanabilir mi?
İsviçre’nin doğrudan demokrasi modeli, bazı ülkelerde ilgi uyandırsa da çoğu zaman uygulanabilir bulunmuyor. Almanya’da doğrudan demokrasiye yönelik çekinceler Nazi geçmişi ve halkın karar verme süreçlerine yeterince hazır olmadığı düşüncesine dayanıyor. Eski Maliye Bakanı Wolfgang Schäuble’nin “Almanlar İsviçreliler kadar olgun değil” sözleri, bu çekinceyi gözler önüne seriyor. İngiltere gibi ülkelerdeyse doğrudan demokrasinin geleneksel bir yeri olmadığı, Brexit gibi istisnai durumlarda halk oylamalarına başvurulduğu görülüyor.
İhracı Zor Bir Model
Uzmanlara göre, her ülkenin tarihi, toplumsal yapısı ve siyasal gelenekleri farklı olduğu için İsviçre modelinin başka ülkelere birebir aktarılması mümkün değil. Oliver Zimmer bu durumu şöyle özetliyor: “Tüm ülkelerin İsviçre gibi olması gerektiğini düşünmüyorum.” Doğrudan demokrasi, İsviçre’nin siyasi kültürünün ve toplumsal yapısının bir sonucu olarak şekillenmiş; dolayısıyla bu sistemi evrensel bir şablon olarak değerlendirmek yanıltıcı olabilir.