
Ulusal Meclis Çevre Komisyonu’nun sunduğu öneriye göre, bu projelere yönelik itirazlar sadece en az üç çevre kuruluşu tarafından ortaklaşa yapıldığında değerlendirilecek. Yeşiller Partisi ise bu düzenlemeye sert tepki göstererek, çevresel itiraz hakkının zayıflatılmasının kabul edilemez olduğunu belirtti ve referandum tehdidinde bulundu.
Enerji Dönüşümü İçin Hızlı Adımlar Ama Çevre Tehlikede mi?
İsviçre hükümeti, enerji bağımsızlığını artırmak ve iklim hedeflerine ulaşmak amacıyla hidroelektrik santrallerine yönelik projeleri hızlandırmak istiyor. Federal Konsey’in geçtiğimiz yıl duyurduğu yeni enerji politikaları doğrultusunda 16 büyük hidroelektrik projesi halk tarafından kabul edildi. Ancak, bu projeler, çevreci derneklerin itirazları nedeniyle ciddi gecikmelere uğruyor.
Bu durum, enerji üretim sürecinin hızlandırılmasını savunan muhafazakâr kesimler ile doğayı korumak isteyen çevreci gruplar arasında tartışmalara yol açtı. Federal Çevre Bakanı Albert Rösti, çevreci kuruluşların uzun süren hukuki mücadeleleri nedeniyle projelerin hayata geçirilmesinin geciktiğini belirterek, dava açma sürecine kısıtlama getirilmesini destekledi.

Yeşiller’den Sert Tepki: "Hukuki Haklarımızı Kısıtlamayın"
Ulusal Meclis Çevre Komisyonu, itiraz hakkına sınırlama getirilmesini önerirken, Yeşiller Partisi ise bu düzenlemenin çevresel haklara zarar vereceğini belirtti. Yeşiller Partisi Grup Başkanı Aline Trede, doğa koruma ile enerji dönüşümünün karşı karşıya getirilmemesi gerektiğini vurgulayarak, bu düzenlemenin yasalaşması halinde referandum başlatacaklarını duyurdu.
Trede, “Eğer Parlamento, çevreci derneklerin hukuki haklarını daha da zayıflatırsa, referandum için harekete geçeceğiz. Çevreyi ve doğayı koruma hakkımızın elimizden alınmasına izin vermeyeceğiz” dedi.
Proje Sorumlularına "Tazminatla Çözüm" Kolaylığı
Yeni düzenleme yalnızca dava hakkıyla sınırlı kalmıyor. Aynı zamanda, hidroelektrik santrali projelerinin, çevreye verilen zararı doğrudan telafi etme zorunluluğu da gevşetiliyor. Önerilen düzenlemeye göre, proje sahipleri, zarar verdikleri doğal yaşam alanlarını koruma ve telafi etmek yerine, bunun yerine devlete bir güvence ödemesi yapabilecekler. Eğer iki yıl içinde gerekli iyileştirme adımları atılmazsa, kanton yönetimleri devreye girerek, verilen tazminat fonlarını bu amaçla kullanabilecek.
Çevreci gruplar ise bu değişikliğin, şirketlerin doğa koruma yükümlülüklerinden kolayca kurtulmasına neden olacağını savunarak karşı çıkıyor.