İsviçre Federal Hükümeti, bireyleri takip ve taciz eden kişilere karşı önemli bir yasal adım atmaya hazırlanıyor. Bugüne kadar, bir kişinin sürekli olarak başka bir kişiyi rahatsız etmesi, takip etmesi veya ona istenmeyen mesajlar göndermesi gibi davranışlar yasal olarak net bir şekilde suç teşkil etmiyordu. Ancak Ulusal Konseyin Hukuk Komisyonu'nun hazırladığı yeni yasa tasarısı ile bu tür davranışlar artık "takip ve taciz" (stalking) olarak suç kategorisine alınacak.
Takip ve taciz, bir kişinin başkasının güvenliğini tehdit edecek ve yaşam kalitesini ciddi şekilde bozacak şekilde kasıtlı ve tekrarlı rahatsız edilmesi olarak tanımlanabilir. Bu tür davranışlar, mağdurun özgürlüğünü kısıtlamakta ve ciddi psikolojik zararlara yol açabilmektedir.
Yeni yasa tasarısı, tüm partilerin (SVP dışında) desteğini alırken, birçok milletvekili ve milletvekili adayı da takip ve taciz eylemlerine karşı hukuki bir düzenlemenin şart olduğunu vurguluyor. Örneğin, FDP'den Ulusal Konsey Üyesi Philippe Nantermod, mevcut hukuki boşluğu kapatmanın önemine dikkat çekiyor, Merkez partiden Ulusal Konsey Üyesi Maya Bally ise, kanunun etkili bir şekilde uygulanması için çalışmalarını sürdürüyor.
Hukuk profesyonelleri de, takip ve taciz mağdurlarının failler karşısında hissettiği çaresizliği azaltacak bu yasal düzenlemenin önemini vurguluyor. Zürih Savcısı Sabine Tobler, bu tür davranışların tekrarı ve yoğunluğunun, mağdurlar üzerinde ciddi psikolojik baskı oluşturduğunu belirtiyor.
Yasa tasarısı, "Bir kişiyi ısrarla takip eden, rahatsız eden veya tehdit eden ve bunun sonucunda kişinin özgürce yaşamını sürdürmesini kısıtlayan herhangi bir faaliyet" durumunda, üç yıla kadar hapis veya para cezası öngörüyor. Bu düzenleme, takip ve taciz mağdurlarına daha güçlü bir koruma sağlamayı ve potansiyel failler için caydırıcı bir etki yaratmayı amaçlıyor.
Bern'de yapılan bir istatistiğe göre, takip ve taciz mağdurlarının %85'i kadınlar oluştururken, failler genellikle eski partnerler, komşular ve tanıdıklar olarak belirleniyor. Bu yeni yasal düzenleme, bireylerin özgürlüklerini ve güvenliklerini korumak adına atılmış önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.
İsviçre'de takip ve taciz eylemlerine karşı atılan bu adım, mağdurların yaşam kalitesini korumak ve toplumsal farkındalığı artırmak adına kritik bir gelişme olarak karşılanıyor.