Eğitim seviyesi çoğu zaman aileden miras kalıyor ve fırsatlar özellikle ebeveynlerin eğitim geçmişine ve göçmen kökenlerine göre değişiyor.
İsviçre’de eğitim sistemi, tüm çocuklara eşit fırsatlar sunmayı amaçlasa da, veriler bu idealin gerçekleşmediğini gösteriyor. Eğitim sosyoloğu Sandra Hupka-Brunner, çocukların okula farklı başlangıç koşullarıyla geldiğini ve eğitim sisteminin bu farkları her zaman telafi edemediğini belirtiyor.
Örneğin, eğitim düzeyi düşük ailelerden gelen çocukların yalnızca yüzde 20’si üniversite eğitimi alırken, eğitimli ebeveynlerin çocuklarında bu oran yüzde 73’e kadar çıkıyor. Bu uçurum, sosyal hareketliliğin önündeki en büyük engellerden biri olarak öne çıkıyor.
Araştırmalara göre, İsviçre doğumlu öğrenciler ile göçmen kökenli öğrenciler arasında eğitim hedefleri açısından belirgin farklılıklar var. Göçmen ailelerden gelen gençler genellikle ebeveynlerinin yaşadığı zorluklardan ders çıkararak daha yüksek eğitim hedefleri belirliyor.
Bu durumun temel nedenlerinden biri, göçmen ebeveynlerin çocuklarının kendilerinden daha iyi bir hayata sahip olmasını istemesi. Ancak bu yüksek motivasyon, ailenin ekonomik ve sosyal kaynaklarıyla desteklenmediğinde yeterli olmuyor.
İsviçre doğumlu ebeveynler ile göçmen kökenli ebeveynler arasında çocuklarını destekleme konusunda ciddi farklar bulunuyor:
Öte yandan, orta ve yüksek eğitim seviyesine sahip göçmen ebeveynler, çocuklarına daha fazla destek sunabiliyor. Bu aileler genellikle, üniversite eğitiminin kariyer için en iyi yol olduğuna inanarak çocuklarını akademik yolda yönlendiriyor.
Göçmen kökenli gençlerin eğitimde karşılaştığı zorluklar, göçmen grubuna göre değişiklik gösteriyor. Uluslararası okulda okuyan expat çocukları ile göçmen mutfak işçilerinin çocukları aynı eğitim fırsatlarına sahip değil.
Ancak tüm zorluklara rağmen, göçmen kökenli gençler arasında da eğitimde yükselen bireyler bulunuyor. Eğitimde fırsat eşitliği sağlanabilirse, toplumsal hareketlilik artabilir ve daha fazla genç başarılı bir akademik kariyere sahip olabilir.