Eminim çoğumuz hayatımızın bir bölümünde ilham kapımızı çalsın diye ummuş, günler belki de haftalarca beklemişizdir. Peki, ilham nasıl ve nereden gelir? Kulağımıza çalınan bir şarkı, hatıralarımızı canlandıran bir koku, bir yabancının yüzü yahut kulak misafiri olduğumuz bir sohbet… Gel ilham gel… Umut ol, ışık ol, kader ol, ağaç ol, su ol, aşk ol gel…
İLHAM VEREN KONUŞMALAR: KONUĞUMUZ AYLİN SÜER

Aylin Süer kimdir?
Aylin, 23 yaşında kıvır kıvır saçları olan, acıkınca yemek yiyen, susayınca su içen, yorulunca uyuyan tıpkı sen gibi, tıpkı ben gibi bir genç kız. Türk Sanat Müziği okuyor, gitarıyla kendi şarkılarına eşlik ediyor, yaptığı resimler kadınların eşitliğini savunuyor. Geçtiğimiz hafta F+ F Sanat ve Tasarım Okulu (F + F Schule für Kunst und Design)’nu bitirdi. Eylül’de ise İsviçre’nin en büyük Sanat Üniversitesi olan Zürcher Hochschule der Künste’ye başlıyor. Bakalım Aylin’le neler konuşmuşuz.
AİLE
-Aylin nasıl bir ailede büyüdün/nasıl bir çocukluk geçirdin?
Çocukluğum; Schaffhausen’de, domatesi biberi kendimizin yetiştirdiği, küçük bir bahçesi olan bir evde geçti. Bir erkek kardeşim var, hayatımdaki en önemli insan. Annem bir ofiste muhasebecilik yapıyor, yalnızca ofisin değil evimizin de muhasebecisi odur. Sevgi dolu, yapıcı ve koruyucudur. Arap kökenli olduğundan biraz inatçıdır da. Babam, içinde tiyatro sevgisiyle büyümüş ama imkânsızlıklardan dolayı bu hayalini gerçekleştirememiş. Şu anda ağır vasıta şoförlüğü yapıyor. Bu sayede birçok ülkeye seyahat etmiş, başka kültürler tanımış ve kendini geliştirmiştir. Bizim evimizde hep Türk Sanat Müziği çalar, çalmasa bile babam söyler ya da bir iş yaparken mırıldanır. Edebiyata fazlaca önem verir, evimizin neşesidir. Müziğe, edebiyata ve sanata olan sevgimin bana babamdan aşılandığını düşünüyorum.
-Ailen sanata yönelmen de sana ne kadar destek oldu?
Hiç unutmuyorum; bir aile dostumuzun çocuğu gitar kursuna gidiyordu. Kurs bir dönem kapanmış, o ara onun gitarını bana vermişlerdi. Gitar çalıyorum, şarkı söylüyorum çok mutluyum. Annem bir gün geldi ve “Aylin, gitar kursu açılmış, arkadaşın kursa devam edecekmiş, , gitarını geri vermemiz gerekiyor.” dedi. Ne kadar üzüldüğümü anlatamam. O ana kadar gitar benim oldu sanmıştım. Küçük bir kız için büyük bir hayal kırıklığı… Sonra bir gün babam eve elinde bir gitarla geldi, iş yerinde bulmuş. Şimdi hala o gitarı çalıyorum. Fakat ailemizde benden önce sanatla ilgilenen ve bunu meslek olarak seçen kimse olmadığı için beni mesleki olarak nasıl yönlendireceklerini bilemediler.
OKUL
–Konu meslek seçimine geldiğin de akla ilk gelen yer okul oluyor. Kariyerini planlarken öğretmenlerin seni nasıl yönlendirdi?
İlkokul 3. Sınıftayken öğretmenimiz tahtaya çıkıp “Herkes yapmak istediği meslek hakkında bir şeyler yazsın” demişti. Kağıtlara yazılan meslekler genelde öğretmen, doktor ve mühendisti. Kimse oyuncu olacağım, şarkıcı olacağım dememişti. Ben çıkıp “Öğretmenim ben sanatçı olacağım, resim yapmak istiyorum,” dediğimde öğretmenim önüme geçip “Aylin biliyorsun ki sanatçılar öldükten sonra para kazanırlar, başka bir meslek seç,” dedi. Yarım saat boş kâğıda bakıp sonunda doktor olmak istiyorum yazdım. Şimdi düşününce diyorum ki; ben hayatta doktor olamam, kan görmeye dayanamam ki!
-Öğretmeninin sanatçılar ve para kazanmak hakkında söylediği cümle hakkında ne düşünüyorsun?
Çok üzücü! Çocuk yaşta birine hayallerinden vazgeçmesini söylüyorsunuz. Sırf bu yüzden meslek lisesi tercihi yaptım ve muhasebe okudum. Oysaki ilkokuldan itibaren doğru yönlendirilip, yüreklendirilip, olmak istediğim yere sağlam adımlarla ilerleyebilirdim.
OKUL SONRASI / İŞ DÜNYASI
-Meslek lisesinden mezun olduktan sonra neler oldu?
19 yaşımda işsiz olduğum bir dönem, internette araştırmalar yapıyorum ve karşıma Zürich Türk Musiki Cemiyeti çıktı. Hemen arayıp, “bir gün gelsem tanışabilir miyiz?” diye sordum. Gittiğimiz de sesimi beğendiler, koroya katılmaya hak kazandım. Evimiz Schaffhausen’de olduğu için beni babam götürüp getiriyordu. Gel zaman git zaman, Türk Sanat Müziği sevdalısı olan babam da koroya katıldı. Başlarda zaman bulamayacağından endişeliydi ama insan isteyince her şeye zaman buluyor öyle değil mi? Tam dört sene olmuş babamla beraber aynı sahneye çıkıyoruz.
-Sonra?
Önce bir çağrı merkezinde çalıştım sonra ise gazete basımı yapan bir kurumda stajyer olarak çalışmaya başladım. Duvarlar üstüme üstüme gelmeye başladı. Olmak istediğim yerde değildim. O ofise, o masaya, o insanlara ait değildim. Ancak; üniversiteye istediğim bölüme girebilmem için matura yapmış olmam ve hazırlık okumam gerekiyordu. Bunlar ise çok maliyetliydi ve ailemin o sırada karşılayabileceği durumda değildik. Ben de hayallerimi halının altına süpürdüm…
Tam da bu anda arka planda bir şarkı çalmaya başladı. Aylin’in yüzünde kocaman bir gülümseme “Bu şarkıyı çok seviyorum”. O şarkıyı dinlemek isterseniz: Tom’s Diner (Cover) – AnnenMayKantereit x Giant Rooks
“Bir akşam işten eve döndüm ve dedim ki, ben sanat yapmak istiyorum. Buraya kadar! Bir sene boyunca biriktirdiğim bir miktar param vardı. O parayı okula yatırmaya karar verdim böylece aileme de yük olmayacaktım. Son dakika, yaptığım tüm sanatsal çalışmaları bir dosyaya toplayıp F + F Schule für Kunst und Design’a başvurdum ve kabul edildim”.
HAYALLERE AZ KALA
-Aylin şimdi olman gereken yerdesin. Tebrik ederim. Üniversite ve sanat hayatında ne tür projeler üretmek istiyorsun? Sana ilham veren sanatçılardan bahseder misin?
17 yaşımda Waris Dirie’nin Desert Flower adlı kitabını okumuştum. Waris Dirie Somali’de doğup büyümüş sonrasında Londra’da başarılı bir manken olmuştur. Kitabında da kendi hikâyesini anlatıyor. Waris Dirie aslında bir Kadın Sünneti mağdurudur. Zamanında korkunç şeyler yaşamış ve bu yüzden de Afrikalı kızların kurtarılması için çeşitli sosyal projelerde yer almış, kendisi aynı zamanda İnsan Hakları savunucularından biridir. Onun yaşam hikâyesi beni çok etkilemişti. Kadın ve Çocuk hakları hakkında baya düşündürdü.
Judith Bernstein Amerikalı bir kadın sanatçıdır. Yaptığı işler çok enteresan. Mesela cinsel istismara uğramış kadınların acısını sanatına yansıtıyor.
Sonra, Raeda Saadeh Filistinli bir kadın sanatçıdır. Bir performansında çölde süpürge yapıyor ve aslında kadınların bitmeyen çilesini anlatmaya çalışıyor. Onun bu eserini de çok etkili buluyorum.
“Sanat bir köprü gibidir”.
İnsanın yaşadığı topluma bir mesajı varsa bunu iletmenin en etkili yolunun sanat olduğunu düşünüyorum. Sanat aslında bir köprü gibidir. Seni bu dünyada rahatsız eden şeyleri ya da değiştirmeye çalıştığın şeyleri sanatla büyük kitlelere ilerletebilirsin.
SON
Teşekkürler Aylin hikâyeni bizimle paylaştığın için! Geç kalmadık. Terkedilmedik. Yalnız değiliz. Doğru yerdeyiz. Bu röportajımızın sizlere ilham olması dileğiyle. Neden olmasın? Gel ilham gel…
Dilan MÜLLER
Röportajı yaptığımız mekan: Stettbacher Cafe
Benzer Haberler
En Çok Okunanlar
