
Federal Kültür Ofisi’nin (OFC) verilerine göre, son beş yıl içinde İsviçre’de ceza soruşturmaları kapsamında 652 kültür varlığına el konuldu. İsviçre, küresel sanat piyasasında ilk beş ülke arasında yer aldığı için, yasa dışı yollarla elde edilen eserlerin ülkeye girişi açısından da daha yüksek bir riskle karşı karşıya bulunuyor.
Bern’deki Federal Kültür Ofisi’nin yer altındaki güvenli deposunda, karton ve ahşap kutular içinde yaklaşık 900 kültür varlığı muhafaza ediliyor. Bunlar arasında, yaklaşık 3 bin yıllık ve 800 kilogramdan ağır bir Suriye stelinin de bulunduğu belirtiliyor. Söz konusu eser, yakın zamanda RTS kameraları eşliğinde depoya taşındı ve Suriye’ye iade edilmeyi bekleyen 350’den fazla obje arasında yer alıyor. Son 20 yılda İsviçre’den menşe ülkelerine iadesi beklenen kültür varlıklarının sayısı ise 7 bini aşmış durumda.
Kârlı bir pazar ve kültürel silinme riski
Bu eserlerin büyük bölümü, savaş veya derin kriz yaşayan ülkelerden geliyor. Müzelerin ve arkeolojik alanların yeterince korunamadığı bu bölgelerde yağmalama vakaları ciddi boyutlara ulaşıyor. OFC’de kültür varlıklarının uluslararası transferinden sorumlu birimin başkanı Fabienne Baraga, kültür varlıklarının sanat piyasasında hâlâ yüksek talep gördüğünü belirterek, “Bu alanda ciddi paralar kazanılabiliyor,” diyor.
Baraga, birkaç yıl önce DEAŞ’ın kontrol ettiği bölgelerde yaptığı yağmalamalarla faaliyetlerini finanse ettiğini hatırlatırken, bu tür eylemlerin yalnızca ekonomik değil, siyasi sonuçları da olduğuna işaret ediyor: “Bu şekilde kültürler de silinebiliyor.”
Yağma ile satış arasında yıllar var
Yetkililere göre, yağmalanan eserlerin uluslararası piyasaya çıkması çoğu zaman 15 ila 20 yılı buluyor. Bu yıl İsviçre’de el konulan 39 kültür varlığının önemli bir bölümü Suriye, Mısır, Irak ve Yemen kökenli. UNESCO Kültür Varlıklarının Korunması Uluslararası Hukuku Kürsüsü Başkanı Marc-André Renold, eserlerin bu süreçte defalarca el değiştirdiğini ve “aklandığını” belirterek, “Sonunda kökenini bilmeyen koleksiyonerlerin eline geçebiliyor. Bu durum İsviçre’de de görülüyor,” diyor.
Baraga ise bu ağların son derece profesyonel ve çoğu zaman organize suç yapılarıyla bağlantılı olduğunu vurguluyor. Eser ne kadar değerliyse, yağma ile satış arasındaki sürenin de o kadar uzadığını ifade eden Baraga, bunun satış ihtimalini artırmak için bilinçli bir strateji olduğunu söylüyor.
Mücadele sürüyor
OFC’ye göre, 20 yıl önce yürürlüğe giren yeni yasa sayesinde durum belirgin şekilde iyileşse de, gümrüklerde yasa dışı kökenli çok sayıda esere el konulmaya devam ediliyor. Uzmanlar, önümüzdeki yıllarda Sudan, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Ukrayna veya Gazze gibi çatışma bölgelerinden gelen eserlerin İsviçre’de ortaya çıkmasının muhtemel olduğunu belirtiyor.
Yetkililer, bu kara piyasayla mücadelenin henüz sona ermediğini vurgularken, yağmalanan bir kültür varlığının sadece çalınmış bir nesne olmadığını hatırlatıyor: Bu tür eserler, aynı zamanda silinmiş bir hafızayı temsil ediyor.







