Haber Arama
Haber Yada Kategori Arayın...
Savunmanın gizli anahtarı
AB'nin yeniden silahlanmasında ham madde sıkıntısı yaşanıyor
Avrupa Birliği'nin 2030 yılına kadar nadir toprak elementlerine olan talebinin altı kat artması bekleniyor.

AB’nin yeniden silahlanma sürecinin perde arkasında ciddi bir kırılganlık yatıyor: Kritik hammaddelere olan yoğun dışa bağımlılık. Brüksel, bu bağımlılığı azaltmak için kaynakların AB sınırları içinde çıkarılması, geri kazanımı ve tedarik kaynaklarının çeşitlendirilmesi yönünde adımlar atsa da uygulama süreci halen büyük zorluklar içeriyor.

Alüminyum, silikon, titanyum, nikel, germanyum, bakır ve tantal gibi birçok değerli maden, modern savaş tanklarının vazgeçilmez parçaları arasında yer alıyor ancak bu metallerin çoğu Avrupa'da sınırlı miktarda bulunuyor.

AB, bugün itibariyle stratejik öneme sahip sivil ve askeri teknolojiler için gerekli hammaddelerin sadece %1 ila %5’ini kendi topraklarında üretebiliyor. Bu maddelere olan talebin ise önümüzdeki yıllarda ciddi biçimde yükselmesi bekleniyor. Örneğin, AB, 2030’a kadar nadir toprak elementlerine olan ihtiyacın altıya, 2050’ye kadar lityuma olan talebin yedi katına çıkacağını öngörüyor.

Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü (IISS) tarafından yayımlanan bir rapora göre, bu kaygılar yeni olmasa da, mevcut jeopolitik gerginlikler, enerji dönüşümü hedefleri ve daha ileri sanayi altyapısı ihtiyacı, bu bağımlılık sorununu daha da kritik hâle getiriyor.

Son dönemde AB, Rusya’nın olası bir saldırı tehdidine karşı savunma hazırlıklarını artırdı. Ancak savunma bütçelerindeki artışa rağmen, bu hazırlıkların temel taşlarından biri olan kritik hammaddelere erişim konusu gerektiği kadar dikkat çekmiyor.

IISS uzmanları, bazı stratejik maddelerin tedarikinde rakip ülkelerin neredeyse tekelleşmiş durumda olduğuna işaret ediyor. Çin, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Rusya, Güney Afrika ve Türkiye; Avrupa Komisyonu’nun kritik olarak tanımladığı 17 hammaddenin en büyük üreticileri arasında yer alıyor.

Özellikle Çin, bu alandaki üstünlüğünü yalnızca madencilikte değil, aynı zamanda rafine etme ve işleme kapasiteleri sayesinde pekiştirmiş durumda. AB ise örneğin lityum, magnezyum, fosfor, skandiyum, titanyum ve vanadyum gibi hammaddelerde neredeyse tamamen Çin’e bağımlı hâle geldi.

RAND Europe’tan savunma analisti Rebecca Lucas, ABD'nin ticaret politikalarındaki belirsizlik nedeniyle, bu hammaddelere erişimin güvenilirliğini sağlama konusunda AB’nin büyük bir belirsizlikle karşı karşıya olduğunu belirtiyor. Lucas, AB’nin mevcut kaynaklara alternatifler bulması ve tedarik çeşitliliğine dayalı stratejiler geliştirmesi gerektiğinin altını çiziyor.

Avrupa havacılık, güvenlik ve savunma sektörleri de bu değerlendirmeyi paylaşıyor. Avrupa Havacılık, Güvenlik ve Savunma Sanayi Birliği (ASD), alternatif kaynaklara yönelmenin kaçınılmaz olduğunu ve tedarik zincirinde dayanıklılığın artırılması gerektiğini vurguluyor.

Bu kapsamda Avrupa Komisyonu, Mayıs 2024’te Kritik Hammaddeler Yasası’nı (CRM Act) hayata geçirdi. Bu yasa ile AB, 2030 yılına kadar kritik hammaddelerin yıllık talebinin %10’unu kendi madenlerinden çıkararak, %40’ını kendi içinde işleyerek ve %25’ini geri dönüşümle karşılamayı hedefliyor. Ayrıca herhangi bir kritik hammadde için bir ülkeye olan bağımlılığın %65’i geçmemesi de planlanıyor.

Ancak hedeflenen kapasite ile mevcut kaynaklar arasında ciddi bir uçurum bulunuyor. Lucas’a göre, Avrupa savunma sanayisinin mevcut durumu iyi analiz edilmeden bu planların başarıya ulaşması zor.

ASD, her ne kadar savunma sistemlerinin ihtiyaç duyduğu hammaddeler çeşitlilik gösterse de, bu kaynaklara sürdürülebilir ve kesintisiz erişimin AB’nin savunma kabiliyeti için olmazsa olmaz olduğunu belirtiyor. Kuruluşa göre, küresel jeopolitik belirsizlikler bu kırılgan yapının risklerini daha da artırmış durumda.

Eğer kritik hammaddelere erişim sekteye uğrarsa, tedarik zincirleri durma noktasına gelebilir, üretim yavaşlayabilir ve savunma kapasitesinde ciddi açıklar oluşabilir.

Avrupa Halk Partisi (EPP) adına konuşan ve aynı zamanda Avrupa Kritik Hammaddeler Kurulu’nda görev yapan Gregor Nägeli, AB’nin sadece kaynakları değil, bu hammaddelerin türlerini de çeşitlendirmeye çalıştığını belirtiyor. Bu mümkün olmadığında ise Avustralya, Kanada ve Güney Amerika’daki güvenilir ortaklara yönelinmesi gerektiğini ifade ediyor.

Peki, stoklama çözüm olabilir mi?

Analistler ve sektör temsilcileri, aşırı dış bağımlılığın Avrupa sanayisini ve savunma kabiliyetini tehlikeye atabileceği konusunda hemfikir. Bu nedenle Fransa, Almanya ve İspanya gibi ülkeler ulusal ölçekte tedarik kesintilerine karşı önlemler alıyor.

Fransa, 2024-2030 Askeri Programlama Yasası ile savunma şirketlerine stok zorunluluğu getirdi. İspanya’nın 2023 Savunma Sanayi Stratejisi de bu yönde adımlar içeriyor. Ancak AB düzeyinde kapsamlı bir stoklama sistemi kurmak çok daha karmaşık bir süreç.

Nägeli, stoklamanın bazı hammaddeler için çözüm sağlayabileceğini, ancak tüm malzemeler için sihirli bir çözüm olmadığını vurguluyor. Bazı metaller, özel saklama koşulları ve kalite standartları gerektiriyor. Şirketler bu hassas bilgileri çoğu zaman hükümetlerle paylaşmaya yanaşmıyor.

Önümüzdeki yıllarda AB’nin, yerli madencilik ve işleme kapasitelerini artırmaya, geri dönüşümü teşvik etmeye ve hammaddelere alternatif geliştirme yönünde Ar-Ge yatırımlarını artırmaya ihtiyaç duyacağı açık. Nägeli’ye göre, önemli olan CRM Yasası’nın sadece hukuki değil, ruhsal anlamda da uygulanması ve güvenilir ortaklıkların derinleştirilerek hayata geçirilmesidir.

Reklam Banner
Reklam Banner
Reklam Banner
Reklam Banner
Reklam Banner
Diğer Haberler
2025
Pusula Swiss – Tüm hakları saklıdır.
Özel Haber
Etkinlik
Anasayfa
Yazarlar
Video