Haber Arama
Haber Yada Kategori Arayın...
Avrupa güvenlik arayışı
Rusya gerilimi artarken Avrupa nükleer denizaltıyı değerlendiriyor
Avrupa’nın Rusya karşısındaki askeri kapasitesini artırmak için daha fazla nükleer denizaltıya ihtiyaç duyup duymadığı yeniden tartışma konusu oldu.

13 Temmuz 2007 tarihli arşiv görüntüsünde, Fransız deniz subaylarının Brest yakınlarında bulunan L'Ile Longue üssünde “Le Vigilant” isimli nükleer denizaltının üzerinde beklediği görülüyor.

Nükleer denizaltı teknolojisi, günümüzde yalnızca altı ülkenin kullanımında bulunan oldukça özel bir alan: Fransa, İngiltere, ABD, Rusya, Çin ve Hindistan. Küresel güçler arasında tansiyon yükseldikçe, özellikle nükleer tahrikli denizaltılar başta olmak üzere karmaşık ve gelişmiş askeri sistemlere yönelik ilgi Avrupa’da ve dünya genelinde artıyor.

Son dönemde bu denizaltı sınıfı daha fazla gündeme gelmeye başladı. Geçtiğimiz hafta Fransız ordusu, Bretanya’da bulunan bir nükleer denizaltı tesisinin üzerinde uçan tanımlanamayan dronelara karşı ateş açtı. Kasım ayında ise ABD, Kuzey Kore’nin tehditlerine karşı Güney Kore’nin nükleer saldırı kapasitesine sahip denizaltılar geliştirme planına destek vereceğini duyurdu. Washington’un uzun yıllar boyunca nükleer deniz teknolojisinin yayılmasını sınırlayan politikasından uzaklaşması, önemli bir değişim olarak değerlendiriliyor.

ABD, 1958’den bu yana yalnızca İngiltere ile paylaştığı nükleer tahrik teknolojisini 2021’de Avustralya’ya da açarak kapsamını genişletmişti.

Geçen ay Rusya, Khabarovsk isimli yeni nükleer denizaltı sınıfını donanmasına ekledi.

Nükleer denizaltı ne anlama geliyor?

“Nükleer denizaltı” kavramı, hem reaktör gücüyle hareket eden denizaltıları hem de üzerinde nükleer başlık taşıyabilen denizaltıları tanımlamak için kullanılabiliyor. Bu ikili anlam çoğu zaman karışıklığa yol açıyor.

Nükleer tahrikle çalışan denizaltılar, reaktörlerinden elde ettikleri enerjiyle buhar üretir ve bu buhar türbinlere güç verir. Bu sayede aylarca su altından çıkmadan görev yapabilir ve uzun süre gizli kalabilirler. İsveç Savunma Üniversitesi’nden Prof. Hans Liwang, Euronews Next’e yaptığı açıklamada, bu yüksek enerji kapasitesinin nükleer tahrikli denizaltıları bu teknolojiye sahip devletler için benzersiz kıldığını vurguladı.

Öte yandan, nükleer silaha sahip bir denizaltının mutlaka nükleer tahrikli olması gerekmez. Konvansiyonel dizel-elektrik tahrikle çalışan bir denizaltı da nükleer füze taşıyabilir. Elbette bazı platformlar her iki özelliği de bünyesinde toplar; Fransa’nın Le Triomphant sınıfı buna örnek gösterilebilir.

Liwang, Rusya’nın Khabarovsk modelinin de muhtemelen nükleer silah taşıma kapasitesine sahip olduğunu belirtti.

Avrupa daha fazla nükleer denizaltıya mı yönelmeli?

Liwang’a göre nükleer tahrikli denizaltılar gizlilik ve uzun menzil açısından güçlü bir kapasite sunsa da, Avrupa’nın karşı karşıya olduğu güncel tehditler için en öncelikli araçlar olmayabilir. Ukrayna’daki savaş değerlendirildiğinde, NATO ve Avrupa ülkeleri açısından en kritik çatışma alanları kara ve deniz yüzeyi olarak görünüyor.

Baltık Denizi’nin sığ yapısı ve hareket alanının kısıtlı olması, bu tür büyük boyutlu denizaltıların fark edilmeden operasyon yürütmesini güçleştiriyor. Akdeniz’deki durum ise çoğu görevde nükleer tahrikli bir platformun kapasitesini gereksiz kılıyor.

Dizel-elektrik denizaltıların daha küçük, ekonomik ve bakım açısından daha zahmetsiz olduğunu belirten Liwang, Avrupa’nın geniş çaplı nükleer denizaltı yatırımlarına yönelmesinin zorunlu olmadığını savunuyor.

Nükleer sistemli denizaltıların ciddi operasyonel zorlukları da bulunuyor. Reaktörlerin kapladığı büyük alan ve yakıt yenileme işlemlerinin uzun sürmesi bu zorlukların başında geliyor.

Buna rağmen Liwang, Avrupa’nın genel savunma stratejisinde nükleer tahrikli denizaltıların belirli görevler için değerli bir rol oynayabileceğini ifade ediyor. Özellikle Rusya’nın hibrit savaş yöntemlerinin Grönland ve İzlanda gibi bölgelerde oluşturduğu riskler dikkate alındığında, Atlantik’in savunulması daha da önemli hale geliyor.

Avrupa ülkelerinin Atlantik bölgesinde daha etkili olabilmesi gerektiğini söyleyen Liwang, nükleer tahrikli denizaltıların bu çerçevede değerlendirilmesi gerektiğini ancak tek çözümün bu platformlar olmadığını ekliyor.

Son olarak, nükleer denizaltıların esas olarak küresel ölçekte güç gösterisi amacı taşıdığını belirten Liwang, Rusya’nın bu doğrultudaki hamlelerinin ABD ile ilişkileri etkilediğini; bunun da dolaylı yoldan Avrupa güvenlik politikalarını şekillendirdiğini vurguluyor.

Reklam Banner
Reklam Banner
Reklam Banner
Reklam Banner
Reklam Banner
Diğer Haberler
2025
Pusula Swiss – Tüm hakları saklıdır.
Özel Haber
Etkinlik
Anasayfa
Yazarlar
Video