
İklim krizinin etkileri artık göz ardı edilemeyecek düzeyde: buzullar eriyor, deniz seviyeleri yükseliyor ve kuraklıklar, seller gibi aşırı hava olayları daha sık yaşanıyor. Paris Anlaşması’ndan ABD’nin çekilmesiyle 1.5°C hedefi ise giderek uzaklaşıyor.
Bu gelişmeler, uzun süre etik kaygılar nedeniyle tartışılmaktan kaçınılan bir konu olan Güneş Işınımı Değişikliği (SRM) teknolojilerini yeniden gündeme taşıdı. ABD, İngiltere, Çin ve bazı özel vakıflar, güneş ışınlarının uzaya geri yansıtılmasını hedefleyen projelere on milyonlarca dolar yatırım yapmaya başladı. Amerikan girişimi Make Sunsets gibi şirketler, açık alanda deneylerine başladı bile.
SRM teknolojileri, yeryüzünün aldığı güneş enerjisini azaltarak küresel ısınmayı yavaşlatmayı hedefliyor. En çok araştırılan yöntemlerden biri olan stratosferik aerosol enjeksiyonu, uçak veya balonlarla atmosfere mikroskobik sülfür dioksit parçacıkları salınmasını ve bu yolla Dünya etrafında yansıtıcı bir tabaka oluşturulmasını öngörüyor. Bu yöntem, 1991’deki Pinatubo Yanardağı patlamasında doğal olarak gerçekleşmiş ve gezegenin sıcaklığı geçici olarak 0,5°C azalmıştı.
Ancak sülfür yerine daha çevreci alternatifler de gündemde. İsviçre’de yapılan bir araştırma, kalsit ya da elmas tozu gibi katı parçacıkların kullanılması durumunda hem daha yüksek yansıtma kapasitesine ulaşılabileceğini hem de çevresel etkilerin daha az olacağını gösteriyor.
Diğer bir teknoloji ise deniz bulutu parlatma (marine cloud brightening) yöntemi. Gemilere monte edilen sistemlerle deniz suyundan elde edilen tuz parçacıkları atmosfere püskürtülüyor. Bu sayede daha parlak bulutlar oluşuyor ve okyanuslara gelen ısı azaltılarak mercan resifleri korunabiliyor.
12-16 Mayıs 2025 tarihlerinde Güney Afrika’nın Cape Town kentinde şimdiye kadarki en büyük Güneş Jeomühendisliği Konferansı düzenlenecek. Bilim insanları, STK’lar ve politika yapıcılar bu teknolojilerin sosyal, çevresel ve etik boyutlarını tartışacak.
SRM destekçilerine göre bu teknolojiler, sıfır emisyon hedefine ulaşana dek gezegeni geçici olarak koruyabilecek tek düşük maliyetli çözüm olabilir. Ancak bilim dünyasının genel görüşü net: SRM, karbondioksit salımının radikal biçimde azaltılmasının yerini tutamaz, yalnızca zamanı satın alabilir.