
HAARP nedir ve doğal afetlerle ilişkilendirilmesinin nedeni ne?
ABD’nin Alaska eyaletinde yer alan HAARP (Yüksek Frekanslı Aktif Aurora Araştırma Programı), uzun süredir hava olayları ve yer hareketlerini kontrol etmek amacıyla geliştirildiğine dair iddiaların merkezinde yer alıyor.
Bu tür iddialar, özellikle 2010 yılında dönemin Venezuela lideri Hugo Chavez’in Haiti’deki yıkıcı depremin ABD tarafından tetiklendiğini iddia etmesiyle daha da yaygınlaştı. Bu açıklamadan sonra gözler HAARP’a çevrildi ve bu teori, sosyal medyada geniş yankı buldu.
O tarihten bu yana Çin ve Meksika’daki büyük sel felaketlerinden Türkiye’deki yıkıcı depremlere kadar pek çok doğal olay HAARP’la ilişkilendirilmeye başlandı.
HAARP gerçekte ne üzerine çalışıyor?
Günümüzde Alaska Fairbanks Üniversitesi’ne bağlı bir araştırma programı olarak faaliyet gösteren HAARP, Dünya’nın iyonosfer katmanında gerçekleşen doğa olaylarını incelemeyi amaçlıyor.
Güneş'ten gelen yüklü parçacıklar zaman zaman iletişimi sekteye uğratan güneş fırtınalarına neden olabiliyor. HAARP da bu etkileri anlamak için iyonosferdeki değişimleri ölçmeye çalışıyor.
Gakona’daki araştırma merkezinde yer alan 360 verici ve 180 anten yardımıyla iyonosfere radyo frekansı dalgaları gönderiliyor. Bu işlemle iyonosferde kontrollü küçük değişiklikler yaratılıp bu değişimlerin tepkileri kaydediliyor.
HAARP nasıl çalışır?
İyonosfer, yüksek oranda yüklü elektron ve iyon barındırıyor. Güneş’ten gelen parçacıklar bu elektronlarla etkileşerek kuzey ışıkları gibi doğa olaylarını oluşturuyor. HAARP da bu katmana yüksek frekanslı sinyaller göndererek elektronları hızlandırıyor, böylece iyonosferdeki plazma hareketleri inceleniyor.
Tesisin temel bileşeni olan İyonosferik Araştırma Aracı (IRI), 180 antenden oluşuyor ve yaklaşık 33 dönümlük bir alanı kaplıyor. IRI, iyonosfere 3,6 megavat gücünde enerji iletebiliyor. Ancak bu miktar, günlük yaşamda hissedilemeyecek kadar düşük ve Dünya yüzeyine etkisi sınırlı.
Komplo teorilerinin kaynağı ne?
HAARP hakkındaki şüphelerin ilk kaynağı, Nikola Tesla’nın fikirlerine dayanıyor. Tesla, elektriğin kablosuz şekilde atmosfer üzerinden iletilebileceğini savunmuştu. Bu düşünce, HAARP’ın çalışma mantığıyla benzerlik gösterdiği için iki isim zamanla birlikte anılmaya başlandı.
Tesla’nın ayrıca “Tesla Kalkanı” adıyla bilinen elektromanyetik savunma sistemleri geliştirdiğine dair söylentiler, HAARP’ın da bu tür bir silah olabileceği inancını pekiştirdi.
Bir diğer neden ise HAARP’ın başlangıçta askeri bir proje olmasıydı. 1993’te ABD Hava ve Deniz Kuvvetleri ile DARPA tarafından yürütülen proje, halkla yeterince paylaşılmayan teknik detayları ve gizliliği nedeniyle komplo teorilerine zemin hazırladı.
Askeri amaçlar taşıyor muydu?
Başlangıçta HAARP, askeri iletişim ve savunma teknolojileri üzerine araştırmalar için kuruldu. Projenin hedefleri arasında, denizaltılarla iletişim sağlamak, düşük frekanslı sinyaller üretmek ve radar sistemlerini geliştirmek gibi stratejik hedefler vardı.
Özellikle ELF/VLF sinyalleriyle okyanus altındaki denizaltılarla iletişim kurma çabası, HAARP’ı askeri açıdan cazip kılmıştı. Ayrıca iyonosferi değiştirerek radar sinyallerini iyileştirme potansiyeli de orduyu cezbeden unsurlar arasındaydı.
ABD Ordusu neden HAARP’tan vazgeçti?
2014’te ABD Hava Kuvvetleri, HAARP’a olan desteğini çekme kararı aldı. Hava Kuvvetleri yetkilileri, iyonosferle ilgili araştırmalarda artık farklı yönlere yönelmek istediklerini belirtti. Soğuk Savaş dönemindeki stratejik öncelikler değişmişti ve tesisin askeri önemi azalmıştı.
Yeterli finansman sağlanamayınca ordu tesisi kapatmayı planladı. Ancak bilim insanlarının girişimleriyle HAARP, Alaska Fairbanks Üniversitesi’ne devredildi ve böylece tamamen sivil amaçlara yöneldi.
Günümüzde üniversite, tesisi dış kaynaklı projelerle finanse ediyor ve kullanım başına ödeme sistemiyle çalışıyor.
Deprem ışıkları HAARP’la mı ilgili?
Kahramanmaraş depremlerinde olduğu gibi, bazı büyük sarsıntılardan önce gökyüzünde görülen mavi ışıklar HAARP’la ilişkilendiriliyor. Ancak bu tür ışıklar, bilim dünyasında “deprem ışıkları” olarak tanımlanıyor.
TÜBİTAK’ın yayımladığı bir çalışmada, Şili, Yeni Zelanda ve Peru gibi ülkelerde gözlemlenen ışıkların, elektromanyetik radyasyondan çok tektonik hareketlerle ilişkili olduğu vurgulanmıştı. Bu ışıkların kaynağı, yer kabuğundaki hareketlerin oluşturduğu elektriksel yük boşalmaları.
HAARP depremleri tetikleyebilir mi?
Bazı teorilere göre HAARP, yüksek frekanslı radyo dalgaları ya da lazerler aracılığıyla yer kabuğunu etkileyip depremleri tetikleyebiliyor. Ancak HAARP’ın yaydığı sinyaller, yalnızca iyonosferle etkileşim kurabilecek şekilde tasarlanmıştır.
Bu sinyaller, yerin sadece birkaç metre altına kadar nüfuz edebiliyor. Oysa büyük depremler, genellikle kilometrelerce derinlikteki levha hareketlerinden kaynaklanıyor.
Ayrıca HAARP’ın üretebildiği enerji miktarı, bir depremin açığa çıkardığı enerjiyle kıyaslandığında son derece küçüktür.
Şu ana dek HAARP’ın sinyalleri ile sismik olaylar arasında herhangi bir doğrudan ilişkiyi ortaya koyan bilimsel bir veri bulunmuyor. Depremlerin yapay yollarla tetiklenebileceğini doğrulayan somut bir kanıt da mevcut değil.