
Fudan Üniversitesi’nden Astrofizik Profesörü Cosimo Bambi ve ekibi, lazer destekli “ışık yelkeni” fikrinin yalnızca ötegezegenlere değil, kara deliklere de ulaşmak için kullanılabileceğini hesapladı.
Günümüzde ışık hızının aşılması mümkün görünmediğinden, en yakın yıldız sistemine gitmek bile yüzlerce yıl sürebilir. Şimdiye kadar ışık hızına ulaşabilecek bir uzay aracı tasarlanamadı. Ancak bilim insanları, çok hafif ve lazerle hızlandırılabilen “nano-uzay araçları” ile ışık hızının küçük bir bölümüne ulaşmayı hedefliyor. Işık yelkeni, klasik yelkenlilerde rüzgârın yaptığı görevi, fotonların itici gücüyle yerine getiriyor.
Bambi’nin önerisi, daha önce ötegezegenler için geliştirilen Project Starshot’tan esinleniyor. Bu proje, 100 gramdan hafif insansız bir uzay aracını ışık hızının yüzde 20’sine çıkararak, 4,2 ışık yılı uzaklıktaki Proxima Centauri’ye 25 yılda ulaşmayı amaçlıyordu. Ancak bu hedef için, mini ışık yelkenlisinden gerekli lazer hızlandırma sistemine kadar pek çok teknik engelin aşılması gerekiyor.
Profesör Bambi, IFL Science’a yaptığı açıklamada, “Amacım bilim camiasını bu fikri tartışmaya teşvik etmek. Olup olmayacağını bilmiyorum ama denemeye değer” dedi.
En büyük sorunlardan biri, gidilecek kara deliğin henüz belirlenmemiş olması. Galakside, başka cisimlerden madde çekmeyen ve bu nedenle ışıma yapmayan pek çok yıldız kütleli kara deliğin serbestçe dolaştığı düşünülüyor. İstatistiksel hesaplamalara göre 20-25 ışık yılı mesafede bir kara delik bulunması muhtemel. Ancak şu ana kadar tespit edilen en yakın kara delikler 1.560 ve 3.800 ışık yılı uzaklıkta. Yeni teleskoplar (Vera Rubin Gözlemevi, Square Kilometer Array gibi) bu mesafede bir kara deliği keşfedebilir.
iScience dergisinde yayımlanan çalışmaya göre, ışık hızının üçte biriyle hareket edebilen bir uzay aracı, bu hedefe 60-80 yıl içinde ulaşabilir. Bambi, “Bu yarın yapılabilecek bir görev değil. Birkaç neslin ortak çabasını gerektirir. Sadece kendi kuşağımız için değil, gelecek nesiller için de çalışıyoruz” diyor.
Böylesine iddialı bir görev, yalnızca merak uyandırmakla kalmayıp, aynı zamanda genel görelilik teorisini ve kütleçekim anlayışımızı test etmek için eşsiz bir bilimsel fırsat sunabilir.