
Avrupa Uzay Politikası Enstitüsü’nün (ESPI) hazırladığı analizde, Birliğin uzay tabanlı veri merkezlerini hayata geçirebilmesi için net bir yol haritası oluşturması gerektiği vurgulanıyor. Aksi halde Avrupa, dijital ekonomi ve uzay endüstrisi açısından “önemli ve hızla büyüyen” bir fırsatı kaçırabilir.
Rapora göre uzayda veri merkezi sektörünün 2030’a kadar yaklaşık 535 milyar avroluk bir büyüklüğe ulaşması bekleniyor. Ancak bunun için Avrupa’nın bugünden harekete geçmesi gerektiği ifade ediliyor.
Raporun başyazarı Jermaine Gutierrez, “Avrupa üstün uzay teknolojisine ve güçlü kurumlara sahip. Asıl mesele, bu potansiyeli bu devrimde öncü olmak için mi kullanacağız, yoksa bilişim çağının kurallarını başkalarının belirlemesini mi seyredeceğiz?” dedi.
Uzay veri merkezlerinin olası avantajları
Veri merkezleri, üretken yapay zekâ modelleri de dahil olmak üzere çok büyük hesaplama gücü gerektiren sistemleri barındıran kritik tesisler olarak tanımlanıyor.
Avrupa Komisyonu ile Thales’in 2024 yılında yürüttüğü fizibilite çalışması, veri merkezlerinin uzaya taşınmasının, kara üzerindeki modellere kıyasla daha çevreci bir seçenek sunabileceğini ve Avrupa’nın dijital egemenliğini güçlendirebileceğini ortaya koymuştu.
Uzayda güneş enerjisiyle çalışan tesislerin karbon ayak izini önemli ölçüde azaltacağı belirtilirken, bu merkezlerin soğutma için su kullanmak zorunda olmaması da büyük bir avantaj olarak gösterildi. Thales, bu yaklaşımın 2050’ye kadar milyarlarca avroluk yatırım getirisi sağlayabileceğini aktardı.
Aynı rapor, Avrupa’nın emisyon hedeflerine uyum sağlayabilmesi için düşük karbonlu yeni nesil bir fırlatma aracı geliştirmesi gerektiğini de tavsiye etmişti.
Avrupa’nın atması gereken adımlar
ESPI uzmanları, Avrupa’nın mevcut programlarını örneğin ESA’nın In-Orbit Demonstration / In-Orbit Validation girişimleriyle GSTP (Genel Destek Teknoloji Programı) gibi projeleri uzay veri merkezi teknolojileri için birer test platformu olarak değerlendirmesi gerektiğini belirtiyor.
Bu programlar, şirketlere yeni teknolojileri yörünge üzerinde deneme fırsatı sunuyor ve ESA tarafından Avrupa’nın küresel rekabet gücünü artıran en etkili araçlardan biri olarak nitelendiriliyor.
Raporda ayrıca, uzay veri merkezlerinin ticari olarak nasıl hayata geçirileceğine dair kapsamlı bir yol haritası oluşturacak yeni bir AB girişiminin başlatılması gerektiği vurgulanıyor.
Önündeki teknik ve finansal engeller
Rapor, Avrupa’nın bu alanda ilerleme kaydedebilmesi için çözmesi gereken temel sorunlar olduğunu da hatırlatıyor.
CSIS’in verilerine göre uzaya yük göndermenin en ucuz maliyeti hâlen SpaceX’in Falcon Heavy aracıyla kilogram başına yaklaşık 1.500 dolar seviyesinde. Ancak ESPI’ye göre projenin ekonomik açıdan mantıklı hale gelmesi için bu maliyetin kilogram başına 400 doların altına düşmesi gerekiyor.
Elon Musk 2020’de, Starship’in tam kapasite uçuşlarda kilogram başına yaklaşık 10 dolarla fırlatma yapabileceğini söylemişti. Ancak rapor, Starship’in bu seviyeye ulaşamaması durumunda uzay veri merkezlerinin avantajlarının önemli ölçüde azalacağını belirtiyor.
Ayrıca:
- Su kullanılmadığı için soğutma sistemlerinin nasıl çalışacağı,
- Yörüngedeki veri merkezlerinde bakımın nasıl yapılacağı,
gibi kritik konular hâlâ çözüme kavuşturulmayı bekliyor.
Tüm bu zorluklara rağmen ESPI, Avrupa’nın havacılık ve teknoloji sektörlerinin bu engelleri aşmak için “üstün bir başarı sergileyeceği” görüşünü paylaşıyor.







