
Cambridge Üniversitesi ve Kopenhag Üniversitesi'nden bilim insanlarının yürüttüğü bu geniş kapsamlı çalışmada, 1.300'ü aşkın antik insanın genetik materyali analiz edildi. Araştırmanın başındaki Profesör Eske Willerslev, bunun şimdiye dek yapılan en büyük ölçekli antik DNA ve hastalık taraması olduğunu ifade etti.
İlk zoonotik bulaşmalar
Araştırma kapsamında, Avrasya'da yaşamış eski insanların taşıdığı 214 farklı patojen türü incelendi. Bulgular, hayvanlardan insanlara geçen hastalıkların yaklaşık 6.500 yıl önce görülmeye başlandığını ve 1.500 yıl içinde hızla yayıldığını ortaya koydu.
İncelenen DNA örneklerinde, tarihte büyük veba salgınlarına neden olan Yersinia pestis bakterisine ait izler, şimdiye kadar bilinen en eski döneme ait olarak tespit edildi. Difteri hastalığına neden olan Corynebacterium diphtheriae bakterisinin ise 11.100 yıl öncesine kadar uzanan bir geçmişi olduğu belirlendi. Ayrıca Hepatit B virüsüne ait kalıntılar 9.800 yıl, sıtma parazitine (Plasmodium vivax) ait izler ise 4.200 yıl öncesine ait örneklerde saptandı. Cüzzamın kökeni ise yaklaşık 1.400 yıl önceye dayandırıldı.
Hastalıklar göçleri ve evrimi şekillendirmiş olabilir
Profesör Willerslev, insanların avcılıktan tarım ve hayvancılığa geçişiyle birlikte bulaşıcı hastalıkların hızla yayılmaya başladığını vurguladı. Bu hastalıkların bazı dönemlerde nüfusun azalmasına, zorunlu göç hareketlerine ve genetik uyum mekanizmalarının gelişmesine yol açmış olabileceğini belirtti.
Örneğin yaklaşık 5 bin yıl önce Yamnaya toplumunun Pontik Bozkırları’ndan kuzeybatı Avrupa’ya gerçekleştirdiği göçler sırasında zoonotik hastalıklarda artış yaşandığı tespit edildi. Bu göçlerin genetik izlerine bugün bile kuzeybatı Avrupa halklarında rastlanabiliyor.
Aşı geliştirme çalışmalarına ışık tutabilir
Araştırmacılar, eski patojenlerin genetik izlerinin haritalanmasının sadece tarihsel bilgiler sağlamakla kalmadığını, aynı zamanda yeni bulaşıcı hastalıklara karşı geliştirilecek aşılar için önemli ipuçları sunduğunu belirtiyor.
Kopenhag Üniversitesi’nden Martin Sikora, “Günümüzde ortaya çıkan birçok bulaşıcı hastalığın yine hayvan kaynaklı olması bekleniyor. Geçmişi bilmek, geleceğe karşı daha hazırlıklı olmamızı sağlar,” dedi.
Willerslev ise, antik hastalıkların zaman içinde kazandığı başarılı genetik değişimlerin gelecekte tekrar görülebileceğini ve mevcut aşıların bu olası mutasyonlara karşı ne derece etkili olduğunun araştırılması gerektiğini vurguladı.